Anlatacak bir şeyin yoksa , Dinleyecek çok şeyin vardır, UmutEnginDeniz
YARATAN KORUR DEĞERLİ OLANI  
  BİR DÜNYA ŞAİRİ
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  ZİYARETÇİLERİN SAYISI
  İLETİŞİM
  Surrealizm galeri
  Metafizik galeri
  GOTTFRİED BENN
  MAYAKOVSKİ (1893 - 1930)
  BAHTİYAR VAHABZADE
  LOUIS ARAGON
  SALVATORE QUASIMODO
  JOSE MARTI 1853-1895
  *RAINER MARIA RILKE-1875-1926
  *ATTİLLA JOZSEF
  CZESLAW MILOSZ
  PABLO NERUDA
  PUSKIN
  JUAN RAMON JIMENEZ
  KONSTANTINOS PETROU KAVAFIS
  NECiP FAZIL KISAKÜREK
  NAZIM HİKMET RAN
  FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
  SEZAİ KARAKOÇ
  CAHİT KÜLEBİ
  SEDAT UMRAN (HOCA)
  ÖZDEMİR ASAF
  FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
  AHMET HAMDİ TANPINAR
  ZİYA OSMAN SABA
  CEMAL SÜREYA
  ORHAN VELİ
  KARL KROLOW
  CRISTIAN MORGENSTERN
  TRISTAN TZARA
  CELAL SILAY
  ATİLLA İLHAN
  CAHİT SITKI TARANCI
  MAZLUM KENAN KÖSTEKÇİ
TRISTAN TZARA




Tristan Tzara

Rumen asıllı Fransız şair, yazar, Dadacılık akımının kurucularından.
Asıl adı Sami Rosenstock'dır. Dadacılık hareketinin adındaki "dada" kelimesini 1916 yılında arkadaşlarıyla birlikte Larousse sözlüğünün rastgele bir sayfasını açarak buldu.[1] Dadacı Manifesto aynı yıl Tristan Tzara tarafından yazıldı. Tamamen rastlantılara dayalı ve geleneksel yazın kurallarının dışında bir edebiyat anlayışı geliştiren Tzara, şiirlerini gazeteden kesilen sözcükleri bir şapkada karıştırıp rastgele çekerek oluşturmuştur. 1921'de Paris'e yerleşerek, André Breton, Philippe Soupault, Louis Aragon ve Paul Eluard gibi şair ve yazarlarla, dilin yapısında ve kullanımında yaptıkları değişik ve çarpıcı denemelerle kamuoyunu ve sanat çevrelerini sarstılar.
Dil ve estetik kurallarını, bunların denetlemesini, mantık dizgesini yok sayan ve sözcük anlamlarına değer vermeyen, alabildiğine bağımsız çağrışımlarla ilkel ve doğrudan anlatım biçimi arayan bir sanat akımı olan Dadacılık; dünyanın, insanlığın yaşadığı yıkımdan umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan anlayışa sahip bir felsefi yapıdan etkilenmiş, I. Dünya Savaşı'nın yarattığı umutsuzluktan, boğuntu ve dengesizlikten, burjuva değerleri karşısında duyduğu tiksintiden kaynaklanan protesto eylemleri yapan ve güvensizlik ve umutsuzluk içeren yıkıcı bir devinimdi.
André Breton'un Dadacılıktan sıyrılması ve bir grup yazarın da bu sıyrılmayı taşkınlıkla dönemin kamuoyuna taşımasından sonra Dadaizm her ne kadar yaşatılmaya devam edilse de, Breton'un kurduğu Gerçeküstücülük etkisini arttırdıkça, Dadacılık da giderek ortadan kaybolmuştur. Tzara Dadacılık sonrası şiirlerini gerçeküstücülüğe yakın bir tarzda yazmıştır.
Tzara 1937'de Fransız Komünist Partisi'ne katılmış ve II. Dünya Savaşı'nda Fransız direnişçileri arasında yer almıştır.
Nihilist ve asi tavrıyla edebiyata yeni bir bakış açısı getiren Tzara'nın en önemli eserleri, L'Homme Approximatif (Yaklaşık Adam) (1931), Le Coeur à Gaz (Gazlı Yürek) (1938), Midis Gagnés (Hakedilmiş Öğleler) (1939), Parler Seul (Yalnız Konuşmak) (1950), La Face Intérieure (İç Yüz) (1953)dür. Ayrıca yazarın Dada Manifestoları adında bir kitabı da bulunmaktadır.
]
 
 
 
Üç Öğleler Arabistan’ında
 
Üç öğlen Arabistan’ında
Timsah yüzlü kulelerde
O pırıl pırıl teninin Arabistan’ında
O kara kara düşlerin sarığında
 
Çanlarda öten ateş
O kapalı yavan gecelerde
Kızların dilleri tutuk
Suyu ki tatlı
 
Ateş yalıyor aynaları
Uyuyan kadınların yüzleri
Yanıp duruyor boyuna
Sabahın turunculuğunda
 
Bu on paralık memleket için
Belleğimiz boşalıyor
Hatırı için bu alevin bu karın
 
Kör yelesinin altında
Habire koşuyor aç gözlü alev
O canım pırıltısı
Gelecek suların peşinde
Haydi çocuğum uyu sen atım
Şehirlerin gürültüsünü bastıracak
O acı daha tam değil
Dürüst ellerinde tepelerin
 
 
Dada Revüsü
 
beş zenci kadın bir otomobilde
infilak ettiler izleyerek beş yönünü
parmaklarımın
tanrıya yakarmak için elimi göğsüme koyduğumda
zaman zaman
başımın etrafında ıslak ışığı olur
yaşlı ay kuşlarının
beyinsel kaçışların üzerinde yükselen ermişlerin
yeşil halesi
talalalalalalalalalala
şimdi obüslerde patladıkları görülüyor
 
bir yerlerde bir delikanlı var akciğerlerini 
yiyen
öyle aydınlık yellendi ki ev döndü
gece yarısına
şiirlerde söylenen kuşların
geri dönüşü gibi
ve namlulardan fışkıran ölüm sözünü kesti
akbabaların
büyük yelkenli kitabını açtı bir melek gibi 
o sırada
saptandı bahar yaprakları güzel bir sayfa
tipografide
zoumbaï zoumbaï zoumbaï diê[1]
iyiye kötüye herşeye dokundum
ah generalin keyfi
işte bu yüzden her kalbin üzerine bir kumaş örtüyorum
ve her kumaşın üzerinde efendimiz
ve her efendimizin üzerinde kalbim var
kalbim onu bahşiş verdim hahaha



Olgunluk
 
Derinliklere rüzgar çanları kırar
Boşluğun kristalleri kimse yok dileyecek
Söz tadın insanların egemenliğinden kaçtı
Ve gözmen şarkıdan izlediğim kapılarına dek uçurumun
 
Kıvanç yapmayalı güneş dudaklı tekerlek
Güneş yatırıyor kuluçkaya kurnazlığını kayaların külü altında
Kuraklık her şey kuraklık suyun tatlı yayının
Sözden çıkarılan tatlı suyun değindiği gecesine bir adamın
 
Duyuyor musun beyazlığı çok fazla uykusuz gecelerin
Daldan dala geçerek kanat çırpan bu ad
Her kıyının eşiğinde hep aynıları
Olduğum yerde kaldım adımlarım yalnız başka yerde
 
Zaman yaptı yuvasını sağırlıklarla dolu
Ki orada sönmüş ve ağır süngerler vicdan acısından yoksun
Uzun bir anlaşmazlık yerini alırlar belleğin
Çok sayıda yankılar cama kırılırlar
 
Dışarıda manzara ilerliyor korkunç
Kayın ağacının ağır takazalı hareketleri var
Öylesine pencereden kucak kucak öfke atarlar
Sen sessiz dinlersin isteğin kımıldamasını kışın ortasında
 
Bu yavaş ve nadir eller içinde bir ateş
Sönmüş bağıntıları sözcüklerin ki aydınlatır
Kadife alnı gözünde dostluğun
Bir şey kurtulmaz yoksun parlaklığından alevinin
 
Her gölge ruhundan tanır ışığı
Kurban ağır çekmez bozuk terazide
Sırsıklam ıslak zamanla yasak hayal
Ölümün tetikte beklediği en derin yerinde gülüşünün
 
 
 
HAFTANIN EN İYİLERİ  
   
GÜNÜN ŞİİRİ  
  Son Kraliçe

10 Ekim 1928 İstanbul
10 Mayıs 2008 Milano

Sabah sudan çıkan turkuaz bir kedi gibi doğuyor.
Bugün suskun; içine kapanık boğaz.
Dalgalar uyukluyor uzaklarda,
Çok uzaklarda
Ezan ve çan sesi karışıyor birbirine.
İki ayrı dünya birleşiyor ortak bir nedene.
Onaltı mayıs ikibinsekiz
Köpük köpük yaklaşıyor Süreyya teknesi
Demirliyor Dolmabahçe açıklarına.
Derinlerden;
çok derinlerden bir arya yükseliyor
dünyanın dört bir yanına.
Duymak isteyen kulaklarda
görmek isteyen gözlerde sahne alıyor.
Opera...Opera...Opera...
Karanlıklara vuran ışık
gülümseyerek parlıyor aydınlık gökte.
Eşlik ediyor Yunus Emre oratoryosu
savrulan o ak küllere.
Biliyorum bundan böyle
deniz ve yosun kokuları,
martı çığlıkları
hep seni hatırlatacak
''La Diva Turca''

Umut Engin Deniz
 
HAFTANIN ŞİİRİ  
  NEFES ALMAK


Nefes almak, içten içe, derin derin,
Taze, ılık, serin,
Duymak havayı bağrında.

Nefes almak, her sabah uyanık.
Ağaran güne penceren açık.
Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında.

Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı.
Senin her yer: Caddeler, meydan, çarşı...
Kardeşim, nefes alıyorsun ya!

Koklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi,
Ananın südünü emer gibi,
Kana kana, doya doya...

Nefes almak, kolunda bir sevgili,
Kırlarda, bütün bir pazar tatili.
Bahar, yaz, kış.

Nefes almak, akşam, iş bitince,
Çoluk çocuğunla artık bütün gece,
Nefesin nefeslere karışmış.

Yatakta rahat, unutmuş, uykulu,
Yanında karına uzatıp bir kolu,
Nefes almak.

O dolup boşalan göğse...
Uyumak, sevmek nefes nefese,
Kalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak.

Sürahide, ışıl ışıl, içilecek su.
Deniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu.
Yüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses.

Ah, bütün sevdiklerim, her şey, herkes...
Anlıyorum, birbirinden mukaddes,
Alıp verdiğim her nefes.

Ziya Osman SABA
 
DÜNYA EDEBİYATI  
  Şair ŞİİR yazan kişi.
Şair kelimesi Arapçadan gelir ve doğaüstü güçlere sahip, meczup, kahin gibi anlamlar da yüklenmiştir.

Günümüzde sadece kitaplar ile değil internet ile de geçmişin usta şairleri ve günümüzün şairleri okuyucularına ulaşmaktadırlar.

Edebiyat akımlarından en sonuncusu serbest şiir akımı iyiden iyiye özgürlükçü şiir ve şair kavramına kavuşmuştur. Şair, gerek insana, gerek doğaya, gerek olgu ve olaylara daha farklı ve duyarlı, sezgisel ve derinlikli bir bir perspektiften bakan; bunu, bu ayrıcalıklı statüsünün bir sonucu olarak, en etkili ve dolaysız ifade biçimi olarak, ahenkli ve yüklü mısralarla dile getiren kişi diye nitelenmiştir..
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol