|
 |
|
YARATAN KORUR DEĞERLİ OLANI |
|
|
|
|
|
 |
|
CAHİT KÜLEBİ |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|

Cahit Külebi
(d. 1917 Tokat- ö. 20 Haziran 1997 Ankara)
20 Aralık 1917'de Zile'nin Çeltek köyünde doğmuş, 20 Haziran 1997 tarihinde Ankara’da ölmüştür. Kendisine Mahmut Cahit adı verilmiş, ailesi yasa çıktıktan sonra Erencan soyadını almış, şair ise takma Külebi soyadını sonradan "tescil" ettirmiştir.
Ortaöğretimini Sivas Lisesi'nde yapmış, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu'nu tercih etmiş ve buradan mezun olmuştur (1940). Öğretmen Okulu'nda iken Reşit Rahmeti Arad'ın yardımıyla Almanya'ya giderek Fransızca'nın yanında Almanca öğrenmiştir.
Askerliğini bitirdikten sonra (1942), Antalya Lisesi Stajyer Edebiyat öğretmenliğine atanmıştır (1943). Daha sonra Ankara Devlet Konservatuvarı Edebiyat öğretmeni olmuş, aynı okulun Müdür Başyardımcılığına getirilmiştir (1951), ardından da Ankara Gazi Lisesi edebiyat öğretmeni olmuştur (1954).
Külebi, Millî Eğitim Müfettişliği yaptığı dönemden (1956) sonra, İsviçre Bölgesi Öğrenci Müfettişliği ve Kültür Ateşeliği'ne atanarak yurt dışına gitmiştir (1960). Yurda döndükten sonra (1964), müfettişlik görevini sürdürmüş, bu görevdeyken birkaç kez Devlet Konservatuvarı Müdürlüğü'ne vekâlet etmiştir. Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı'na getirilen (1969), bu görevinden ayrılarak (1971), eski görevi başmüfettişliğe dönmüş, kendi isteğiyle emekli olmuştur (1973).
1972 yılında yapılan Kurultay'da Türk Dil Kurumu Yönetim Kuruluna seçilen Külebi, emekli olduktan sonra kurumun Yayın Kolu Başkanı olarak görev yapmış, daha sonra Genel Yazmanlık'a getirilmiştir (1976). 12 Eylül'den sonra bu görevinden istifa etmiş (1983), SODEP kurucuları arasında yer almış, ancak kurucu üyeliği veto edilmiştir.
ŞİİRLERİ VE YAZIN YAŞAMI
Cahit Külebi, "ilk şiirlerini daha lise öğrencisiyken, Sivas Erkek Lisesi'nin Toplantı adlı dergisinde yayımlamış, Yücel dergisinde 'Sivas Erkek Lisesi-Ahmet' imzasıyla bir şiiri çıkmıştır (Mayıs 1935). İstanbul'a geldikten sonra Gençlik dergisinde Mahmut Cahit imzasıyla iki, Nazmi Cahit imzasıyla da iki şiiri yayımlanmıştır. Daha sonra Cahit Erencan adıyla Sokak, Gençlik ve Varlık dergilerinde de şiirleri çıkmıştır. Bir ara babasının aile adı Gullebi'den yararlanarak Külebi adını kullanmaya başlamış, Külebi'yi sonradan soyadı olarak tescil ettirmiştir." Külebi 1940 Edebiyat hareketi içinde etkin bir rol oynamamasına, hiçbir gruba ve eğilime katılmamasına rağmen şiirini kabul ettirmiştir.
Cahit Külebi Yeşeren Otlar adlı kitabıyla Türk Dil Kurumu Edebiyat Ödülü'nü (1955), Yangın adlı kitabıyla da Yeditepe Şiir Ödülü'nü (1981) kazanmıştır. Külebi'nin bazı çevirileri de yayımlanmıştır.
HİKAYE
Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!
Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!
Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!
Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!
Benim doğduğum köylerde
Kuzey rüzgârları eserdi,
Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!
Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi,
Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!
ÖLÜMLÜ İNSANLAR İÇİN
Hepiniz öleceksiniz!
Tanrı katına çıkacaksınız utanmadan!
Ruhlarınız koyup kaçacak sizi!
Topraklara gömüleceksiniz.
Kurtlar, böcekler, solucanlar
Sevinçle saldıracak üstünüze.
Elleriniz bomboş kalacak,
Kimse bakmayacak resminize.
Sevilmiş kadınların hayali
Dumanlar gibi dağılacak;
Faydaydı, şöhretti, merhametti
Semtinize uğramayacak.
Gözleriniz yok artık!
Dünyamızı göremeyeceksiniz!
Okşamak, gülmek, konuşmak
Yok olmuş bir selde yüzeceksiniz,
Yavaş yavaş çürüyeceksiniz.
Dostlara türkü
Dostlarım bilin ki burda
Bir fakir Cahit Külebi
Garaja çekilmiş hurda
Paslanmış kamyonlar gibi
Bekler durur Ankara'da.
Ne kadın, ne aşk, ne kumar
Ne çalışmak, akşama dek,
Yüz vermez oldu sokaklar
Bir bardak su, biraz ekmek,
Yaşa yaşadığın kadar!
Gel be dünyalık hevesim
Sokul bir parça yanıma!
Toplasalar çıkmaz sesim
Bütün kızları başıma,
Gelmez elimi süresim.
Hasreti yeşerten ufak
Ufak esen mavi rüzgar
Nerde rüyalı ve uzak
Bıldır gezdiğim tarlalar!
Dul bir kadın kadar sıcak.
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
HAFTANIN EN İYİLERİ |
|
|
|
|
|
 |
|
GÜNÜN ŞİİRİ |
|
|
|
|
|
|
Son Kraliçe
10 Ekim 1928 İstanbul
10 Mayıs 2008 Milano
Sabah sudan çıkan turkuaz bir kedi gibi doğuyor.
Bugün suskun; içine kapanık boğaz.
Dalgalar uyukluyor uzaklarda,
Çok uzaklarda
Ezan ve çan sesi karışıyor birbirine.
İki ayrı dünya birleşiyor ortak bir nedene.
Onaltı mayıs ikibinsekiz
Köpük köpük yaklaşıyor Süreyya teknesi
Demirliyor Dolmabahçe açıklarına.
Derinlerden;
çok derinlerden bir arya yükseliyor
dünyanın dört bir yanına.
Duymak isteyen kulaklarda
görmek isteyen gözlerde sahne alıyor.
Opera...Opera...Opera...
Karanlıklara vuran ışık
gülümseyerek parlıyor aydınlık gökte.
Eşlik ediyor Yunus Emre oratoryosu
savrulan o ak küllere.
Biliyorum bundan böyle
deniz ve yosun kokuları,
martı çığlıkları
hep seni hatırlatacak
''La Diva Turca''
Umut Engin Deniz |
|
|
|
|
|
 |
|
HAFTANIN ŞİİRİ |
|
|
|
|
|
|
NEFES ALMAK
Nefes almak, içten içe, derin derin,
Taze, ılık, serin,
Duymak havayı bağrında.
Nefes almak, her sabah uyanık.
Ağaran güne penceren açık.
Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında.
Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı.
Senin her yer: Caddeler, meydan, çarşı...
Kardeşim, nefes alıyorsun ya!
Koklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi,
Ananın südünü emer gibi,
Kana kana, doya doya...
Nefes almak, kolunda bir sevgili,
Kırlarda, bütün bir pazar tatili.
Bahar, yaz, kış.
Nefes almak, akşam, iş bitince,
Çoluk çocuğunla artık bütün gece,
Nefesin nefeslere karışmış.
Yatakta rahat, unutmuş, uykulu,
Yanında karına uzatıp bir kolu,
Nefes almak.
O dolup boşalan göğse...
Uyumak, sevmek nefes nefese,
Kalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak.
Sürahide, ışıl ışıl, içilecek su.
Deniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu.
Yüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses.
Ah, bütün sevdiklerim, her şey, herkes...
Anlıyorum, birbirinden mukaddes,
Alıp verdiğim her nefes.
Ziya Osman SABA
|
|
|
|
|
|
 |
|
DÜNYA EDEBİYATI |
|
|
|
|
|
|
Şair ŞİİR yazan kişi.
Şair kelimesi Arapçadan gelir ve doğaüstü güçlere sahip, meczup, kahin gibi anlamlar da yüklenmiştir.
Günümüzde sadece kitaplar ile değil internet ile de geçmişin usta şairleri ve günümüzün şairleri okuyucularına ulaşmaktadırlar.
Edebiyat akımlarından en sonuncusu serbest şiir akımı iyiden iyiye özgürlükçü şiir ve şair kavramına kavuşmuştur. Şair, gerek insana, gerek doğaya, gerek olgu ve olaylara daha farklı ve duyarlı, sezgisel ve derinlikli bir bir perspektiften bakan; bunu, bu ayrıcalıklı statüsünün bir sonucu olarak, en etkili ve dolaysız ifade biçimi olarak, ahenkli ve yüklü mısralarla dile getiren kişi diye nitelenmiştir.. |
|
|
|
|