|
 |
|
YARATAN KORUR DEĞERLİ OLANI |
|
|
|
|
|
 |
|
GOTTFRİED BENN |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|

2 mayıs Manschfeld 1886-1956 Berlin
Lutherci bir papazın oğluydu. Margburg Ün. ilahiyat okudu,sonra askeri doktorluk eğitimi gördü; zührevi hastalıklar ve deri hastalıkları alanında uzmanlık yaptı. Şiirlerinde sık sık yer verdiği Akdeniz i bu yıllarda tanıdı. 1.Dünya savaşında Alman ordusuna girdi işgal altındaki Brükselde hapishane ve genelevlerde doktorluk yaptı. Benn sağcı politik görüşlerine karşın Dışavurumculuğu benimsemesi nedeniyle Nazi rejimi tarafından hem yazar hem doktor olarak cezalandırılmıştır. 1937 kitaplarının yayımlanması yasaklanmış, baskı altında yaşamaktan kurtulmak için yeniden orduya katılmıştır. Kendisi bunu Aristokratik bir sürgün biçimi olarak nitelendirir.
büyük alman şairi ilk şiir kitabı ''MORG'' 12 sayfadan oluşan ve hekimlik deneyimlerinin getirdiği şiirlerle şeçkinleşen bir kitap görünümündedir.Şair şiirlerinde çirkini, bayağı olanı,kişinin ilkel,olumsuz yanlarını çıkış noktası yapar ve böylece modern şiirin ilkelerinden en önemlisini yazdıklarına uygular.Çirkin ve realitenin bir ögesi olan bayağının da bir zorunluluktan doğdukları takdirde 'sanat yapıtı' çerçevesi içinde düşünebileceklerini tespit eder. Sözgelimi bir KÜRTAJ, bir APANDİST AMELİYATI, bir KANSERLİLER KOĞUŞU şiirlerine konu olarak seçilir. Gottfried Benn bundan sonra daha kapsamlı eserler ortaya koydu yinede ilk kitabındaki derinliği ve simgesel içeriği aşamamıştır.
SARHOŞ DALGA, SÜZMELER, DURAĞAN ŞİİRLERİ kişiliğini vurgulayan kitaplardır.Şairin aklının yönettiği bir duyarlık, günlük ufak tefek olayları da şiirlerştirmesini bilen bir tutum göze çarpar. Sözcüklerin içinde gizli güçleri ortaya çıkararak yaratıcı gücüne yön vermiştir. Uyakların getirdiği yeni sözcük olanaklarını da gerçekleştirmeyi denemiştir. En aykırı alanlardan alınan çağrışımları güçlü şiir tekniğiyle yeni sentezlere ulaşabilmiştir. Benn uyaklı ve ölçülü şiirlerinde daha büyük bir şair kimliği sergilemiştir.
Şiirde ilhama iltifat etmeyen ,şiirin inşai bir iradeyle yazıldığını ileri süren bu şair tıpkı PAUL VALERY gibi düşünmektedir.
Benn şiirlerinde bir sürü yabancı sözcük sokmuştur. Bu bilinçli olarak yapılan değişikliği RİLKE'de gözlemlemekteyiz.
Benb'in bazı şiirleri bilgi ögeleriyle örülmüştür. Bu sebepten açıklamara gerek gösterirler.
Benn'de NIETSCHE'nin bariz etkisi mevcuttur. Onda inanç şiir yaratmaya inanca dönüşmüş gibidir.
APANDİSİT
Her şey apak ve kesilmeğe hazır
bıçaklar buğulu,fırçayla çizilmiş karın
inleyen bir şey var altında ak patiskaların
Üstadım,artık her şey hazır değil mi?
İlk kesiş, ekmek sanki kesilen
Pensleri ver al bir şey fışkırdı derken
daha derine,kaslar:Nemli taze parlıyor et
yoksa masanın üstünde duran gül mü bir demet?
orada fışkıran cerahat mı yoksa
Allah vere bağırsak delinmiş olmasa!..
Doktor,ışıkta durursanız öyle
göremez karın zarını şeytan bile!...
Narkozcu ben edemem ameliyat
adam bu karnıyla gezmeye çıkacak heyhat!
Sessizlik,boğuk,ıslak boşlukta
duyuluyor yere atılan makasın keskin sesi
ve hemşirelerin melek ruhlarıyla
mikropsuz bezleri iletmesi
Hiç bir şey bulamıyorum pislikte
kan siyahlaştı,maskeyi bırakın
pekala,ama-hay Allah-canım siz durun tetikte
sadece bıçakları daha sıkı tutmağa bakın!...
Her şey karmakarışık,işte sonunda buldu
dağlayıcıyı ver hemşire, bir cız sezi duyuldu
Bu kez şansım varmış yavrum neyse
bağırsak delinmek üzereymiy nerdeyse
işte yeşil leke orada ufak
üç saat geçseymiş karın pislikle dolacak
karnı dik,deriyi kapat,plasterleri ver
Salon boşalır,haydi güle güle gidin beyler
Ölüm gıcırdattı dişlerini,sevinmedi kurtuluşuna
ve sonra gülerek geçti kanserliler koğuşuna.
SONRA
Tut ki genç diye bilinen bir yüz
yaşlılığın ilk çizgisine dönüşsün
yitirip o eski canlı büyüsünü
ışığını ve gözyaşlarını öpüp götürdüğümüz
Her oku başarıyla atan yay vaktiyle
erguvan tüylü, mavilikte duran kamış
her şarkıyı çalan sembal bile
parlak kadeh,alacabozda çimenden iz kalmamış
İlk çizgiye bir ikinci katılmak üzere
ah altında nöbet tutuyor şimdiden
o yalnız ve son saat bir gelsin hele
bütün o sevgili yüz olur unutulup giden
SONU OLMAYAN ÇEVRİM
Yapayalnız, kim olduğu bilinmeyen
Ölü sokak kadının azı dişi
Altın dolguluydu.
Diğer dişler gizlice anlaşmış gibi
Çekip gitmişlerdi.
Morg bekçisi kopardı onu,
Rehine verdi
ve dans etmeye gitti.
Çünkü, dedi, sadece toprak toprağa geri
dönmelidir.
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
HAFTANIN EN İYİLERİ |
|
|
|
|
|
 |
|
GÜNÜN ŞİİRİ |
|
|
|
|
|
|
Son Kraliçe
10 Ekim 1928 İstanbul
10 Mayıs 2008 Milano
Sabah sudan çıkan turkuaz bir kedi gibi doğuyor.
Bugün suskun; içine kapanık boğaz.
Dalgalar uyukluyor uzaklarda,
Çok uzaklarda
Ezan ve çan sesi karışıyor birbirine.
İki ayrı dünya birleşiyor ortak bir nedene.
Onaltı mayıs ikibinsekiz
Köpük köpük yaklaşıyor Süreyya teknesi
Demirliyor Dolmabahçe açıklarına.
Derinlerden;
çok derinlerden bir arya yükseliyor
dünyanın dört bir yanına.
Duymak isteyen kulaklarda
görmek isteyen gözlerde sahne alıyor.
Opera...Opera...Opera...
Karanlıklara vuran ışık
gülümseyerek parlıyor aydınlık gökte.
Eşlik ediyor Yunus Emre oratoryosu
savrulan o ak küllere.
Biliyorum bundan böyle
deniz ve yosun kokuları,
martı çığlıkları
hep seni hatırlatacak
''La Diva Turca''
Umut Engin Deniz |
|
|
|
|
|
 |
|
HAFTANIN ŞİİRİ |
|
|
|
|
|
|
NEFES ALMAK
Nefes almak, içten içe, derin derin,
Taze, ılık, serin,
Duymak havayı bağrında.
Nefes almak, her sabah uyanık.
Ağaran güne penceren açık.
Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında.
Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı.
Senin her yer: Caddeler, meydan, çarşı...
Kardeşim, nefes alıyorsun ya!
Koklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi,
Ananın südünü emer gibi,
Kana kana, doya doya...
Nefes almak, kolunda bir sevgili,
Kırlarda, bütün bir pazar tatili.
Bahar, yaz, kış.
Nefes almak, akşam, iş bitince,
Çoluk çocuğunla artık bütün gece,
Nefesin nefeslere karışmış.
Yatakta rahat, unutmuş, uykulu,
Yanında karına uzatıp bir kolu,
Nefes almak.
O dolup boşalan göğse...
Uyumak, sevmek nefes nefese,
Kalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak.
Sürahide, ışıl ışıl, içilecek su.
Deniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu.
Yüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses.
Ah, bütün sevdiklerim, her şey, herkes...
Anlıyorum, birbirinden mukaddes,
Alıp verdiğim her nefes.
Ziya Osman SABA
|
|
|
|
|
|
 |
|
DÜNYA EDEBİYATI |
|
|
|
|
|
|
Şair ŞİİR yazan kişi.
Şair kelimesi Arapçadan gelir ve doğaüstü güçlere sahip, meczup, kahin gibi anlamlar da yüklenmiştir.
Günümüzde sadece kitaplar ile değil internet ile de geçmişin usta şairleri ve günümüzün şairleri okuyucularına ulaşmaktadırlar.
Edebiyat akımlarından en sonuncusu serbest şiir akımı iyiden iyiye özgürlükçü şiir ve şair kavramına kavuşmuştur. Şair, gerek insana, gerek doğaya, gerek olgu ve olaylara daha farklı ve duyarlı, sezgisel ve derinlikli bir bir perspektiften bakan; bunu, bu ayrıcalıklı statüsünün bir sonucu olarak, en etkili ve dolaysız ifade biçimi olarak, ahenkli ve yüklü mısralarla dile getiren kişi diye nitelenmiştir.. |
|
|
|
|